Asfalt işlerinde tam 30 yıldır bulunmaktayım. Benden eski arkadaşlar mutlaka var ama ben teknolojinin çok hızlı geliştiği son 30 yılda asfalt teknolojisinin nasıl geliştiğini bizzat yaşayarak, inceleyerek ve üzerinde akademik..
Asfalt işlerinde tam 30 yıldır bulunmaktayım. Benden eski arkadaşlar mutlaka var ama ben teknolojinin çok
hızlı geliştiği son 30 yılda asfalt teknolojisinin nasıl geliştiğini bizzat yaşayarak, inceleyerek ve üzerinde akademik çalışmalar yaparak ülkemize uyarlanmasında bulundum ve bundan sonraki süreçlerde de bu konuyu benden
sonrakilere aktarmayı da kendime bir ilke edindim. Bu sayıda, bitümle birlikte başlayan asfalt karışımlarının ilk bulunması, deneme çalışmaları ve dünya genelinde yapılan ilk çalışmaları anlattıktan sonra, önümüzdeki sayılardan
itibaren asfalt ile ilgili birçok konuyu burada anlatacağım.
Asfaltın, yaygın biçimde kullanılması nedeniyle günümüzde varlığı kanıksanmıştır. “Asfalt” ya da “yol” ifadeleri artık aynı anlamda algılanmaktadır. Genel olarak “yol” denildiğinde asfalt kastedilmekle birlikte, bu iki kavramın birleşmesi oldukça yeni bir olgudur. Bu bölümde, zaman içinde bir “evlilik”te olduğu gibi birbirinden ayrılmayan
ve modern uygarlığın sembolü hâline dönüşen bu buluşmanın bin yıllık tarihçesi anlatılacaktır.
“Asfalt uygarlığı” olarak adlandırılan bu öykü, altı bin yıldan daha eski zamanlarda Nil ve İndus nehirleri
arasındaki alanda başlamıştır. Efsanevî Ninive, Lagash, Ur ve Babylon şehirlerinde elde edilen pek çok bulguda
bitümden elde edilen ürünlerin yapımına rastlanmıştır. Buna göre, Mezopotamya’nın tarihi dönemlerinden bu yana bu malzemenin bilinmekte olduğu anlaşılmaktadır. Bir başka örnek de, geçmişi M.Ö. 2850 tarihine dayanan
“Lagash mühürleri” dir. Yine tarihî metinlerde yer alan diğer önemli kanıtlardan öğrendiğimize göre, Babil’deki
ünlü “Tanrıların Yolu”, dinsel törenlerde üzerinden rahiplerin geçtiği, piramitlerdeki “zigurat”lara giden asfalt bir yoldu. Aynı şekilde İncil’de de bitüm kullanımına ilişkin pek çok kanıta rastlanmaktadır.
Örneğin, Nuh’un gemisini su geçirmez hâle getirmek için gemide bitüm kullanıldığı, aynı şekilde Musa’nın doğar doğmaz bitümlü su geçirmez bir sepetin içinde Nil nehrine bırakıldığı anlatılanlar arasındadır. Bitümün, yani doğal asfaltın, antik dünyanın bu bölgesinde çok kullanılan bir malzeme olduğu anlaşılmaktadır. Mısırlılar bitümü, mumyaların hazırlandığı “ölü evi”nde yaygın olarak kullanmışlardır. Bu arada, eski Arapça’ da “mumya” kelimesi o yörede bitüm ile aynı anlamda kullanılan katran kelimesi ile aynı anlama gelmektedir. Katranın asıl kullanım amacı,
gemilerde omurga kısmını ve kulübelerin çatısını su geçirmez hâle getirmekti. Geçmiş dönemlerde yol yapımı
konusundaki üstünlük kesinlikle Romalılar’a ait görünmektedir. İmparatorluğun genişleme devrinde Romalılar,
mükemmel bir şekilde döşedikleri, neredeyse 120,000 km uzunluğunda bir yol yapımını gerçekleştirerek
geniş topraklarındaki en uzak yerleşim bölgelerini dahi Roma’ya bağlayacak şekilde yolları inşa etmişlerdir. Ancak Roma’nın yolları bitümle değil, genellikle yıkılan binalardan alınan atıl malzemeler kullanılarak yapılmış, üzeri silikatlı taş tabakalarıyla kaplanmıştır. İtalyanca’da yol anlamına gelen “Strada” sözcüğünün, Latince’deki “silice
starta”, yani “taşla döşenmiş yol” sözcüğünden kaynaklanmasının nedeni de budur. Ayrıca Romalılar kamu eserlerinin korunmasına, bir anlamda yolların bakımına yönelik doğuştan gelen bir koruma duygusuna sahiplerdi. Orta Çağda Romalılarca yapılan yolların terk edildiği uzun bir dönem boyunca insanlar korku nedeniyle malikânelerin korunaklı duvarları ardına sığınmışlardır.
Sonuç olarak bu çağda büyük zarar gören Roma yolları, gitgide birçok yeni Latin dilinde “yön, gidilen yol” anlamına gelen “rupta” (Latince’de “bozuk” anlamındaki sözcük) anlamını aldı.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)